30 Mart 2016 Çarşamba

Özgüven

Kaybettim! Hatta hükümsüzdür...

Son iki aydır giderek düşen bir halim var, düşüyorum sanki! Üzerine biraz düşündükten sonra fark ettim ki özgüven eksikliğim çok üst seviyelere çıkmış ve bu durumda beni bütünüyle etkiliyor. Konuşmayı bile unuttum sanki. Bahar yorgunluğu değil bir hareket yapmaya bile isteksizliğim var ama içimin enerji dolu olduğunu biliyorum.

Eğer beni bütün dünya dertlerinden kurtaracak bir şey varsa kısa süreli aklım orada kalabiliyor fakat yine bir şekilde zifiri yoğunlukta dertler geri bastırıyor hemen. Sanırım ülkenin hali gelecek kaygısı, iş bulma gayesi, okulun bu yıl bitiyor olması, sınavlar, staj arayışı, ev halleri, yuva kurma hayali, bütçe durumu falan filan milyon tane şey kafamda geziyor ama hepside birbirine yumak olmuş durumda.

En ufak bir şeyden etkileniyorum. Ki her zaman her şeye bir çözüm bulmayı başaran ben şu günlerde yanan bir halkanın ortasındaki yavru kaplumbağa kadar çaresizim...


Çıkış yolunu merak ediyorum ama kabuğumun içinden de çıkış yolunu nasıl göreceğimi bilmiyorum. Kabuğumun içinden de çıkmaya delicesine korkuyorum.


Bu aralar Don't Starve diye bir oyuna dalıyorum, o beni daha çok bunalıma sokuyor sanırım. Tek başına karanlıkta çaresizlik içinde hayatta kalma oyunu! Oyunlar içinde bile istediğimizi yapamadığımız bir dünya! O.O

7 Mart 2016 Pazartesi

Boş

Artık buralara uğramaz oldum sanki, bayadır yazmıyorum. Aslında yazdığım yerler var ama hiç biri burası gibi değil, ara ara yazdıklarınızı okuyorum tabiki! Fakat yorum yapamadım hep yollarda telefondan falan ki artık sizlerde pek yazmaz oldunuz.


Yine üzerime büyük bir sıkkınlık, bıkkınlık çöktü bugünlerde galiba havaların güzelleşmesi ve derslerinde hiç durmadan devam etmesi bunda büyük etken. Artık okumaktan sıkıldım ve hiç bir şey öğrenmiyormuş gibi hissediyorum. Hep böyle hissetmişimdir okullarda sadece kocaman bir zaman kaybı!!!


Artık kendi yaşamımı kazanmak istediğim aşikar ama ülkemizde de o gerçekten zor bir iş aynı anda bir çok şey yapabileceğin ortam ve şans o kadar az ki!


Sanırım bunalmaktan başka bir şey yapmayacağım sınavlar yaklaşana kadar. Oyunlar ve dünyalar tatlısı kız arkadaşım olmasa hayat daha bir çekilmez hal alır...


Neyse bu kadar yeter şimdi okul için yola çıkma vakti :/

13 Ocak 2016 Çarşamba

Yaşayan ölüler

Akla hemen zombi filmleri geliyor belki 'yaşayan ölüler' dediğimizde fakat aslında ülkemizde yaşayan insanların hepsinin zombiden bir farkı yok maalesef... Çocukları bundan hariç tutuyorum kesinlikle işte onlar aslında yaşamaya çalışan ender canlılardan zombilerin arasında.

Çocukluk yıllarımı hatırladım Tübitak'tan reddedilip, NASA tarafından çağrılan kızın haberini okuduğumda. Eskiden bende katılmıştım o proje yarışmalarına ve karşımda anlattığımı hiç anlamayan ama kafa sallayan bıyıklı amcalar vardı sürüsüyle, sonra onlar giderdi ve ben bir hafta boyunca bir daha hiç kimseye yaptığımı anlatmak zorunda bile kalmamıştım arkadaşlardan başka çünkü ilgilenen olmazdı. Hala öyleymiş anladığım kadarıyla

Sonra çok idealist oldum, ben bu ülkede bilimi geliştireceğim ülkeyi ileri bir ülke yapacağım bunun için Fizik okuyacağım deyip, bir sürü bölümü kazanabilecekken yüksek puanlı bir fizik bölümüne girdim. İdealistliğim inatla devam etti fakat en sonunda hocaların egolarına boyun eğdim. Köreldim orada! O sürekli yeni bir şeyler düşünen, pratik fikirler bulan çocuk gitti ve her şeyden vazgeçti...

Sonra ülkede mühendisin adı var bari prestijim olsun mahallelinin gözünde diyerek okul değiştirip.  Mühendis olacağım inşallah bu yıl ama ne öğrendin diye bir şey sorarsanız, pek bir şey yok çünkü stajlarda bile gördüğüm elin adamı hazır vermiş, her şeyi hazırlamış bunlar doğru olsun demiş ve gitmiş evinden para kazanıyor... Bizim insanımızda, tamam deyip kurulu düzeni geliştirmeye hiç yönelmiyor. Salla başı al maaşı taktiği sadece memuriyette değil ülkenin her yerinde.



Sömürülen vatandaşların hepsi halinden memnun, hani her gün sizi ziyarete gelip totonuzu parmaklıcaz deseler buyrun deriz artık. Çünkü ölmüşüz zaten mezarımıza toprak atmamışlar,bizde ortalıkta geziniyoruz.

Eskiden sorgular ve geliştirmek için bir şeyler bulur onları üstlerime söylerdim. Yani çalışma arkadaşlarımdaki o durumu da görünce üzüldüm bende böyleydim şimdi ise gülüyorum hiç olmayacak fikirlerine diye ki hepsi birbirinden güzel, birbirinden mantıklı ama yapılmayacağını bilmenin verdiği boş vermişlik var ya işte o bizi öldüren.

Fark ediyorum ki aslında para bizi öldüren!!! Lidyalılar da bu topraklarda parayı icat ettikten sonra öldüler mi acaba... Neyse tek bildiğim hiç bir şeyin umrumda bile olmadığı sadece yaşamak için yapmam gerekenleri minimum enerji ile yapmaya çalışıyorum artık o kadar, işte bu acı gerçek kadar daha büyük bir acı gerçek yok.

Ölmüşüzde gömenimiz yok a dostlar...