31 Aralık 2015 Perşembe

Yıl dönümü

Yıllar yılları kovalıyor, zamanın nasıl akıp geçtiği hakkında hiç bir fikrim yok artık. Çocukluk yıllarımızda hiç bir şeyden bir haber büyüyorduk, artık 20lerin sonlarındayım ve zamanın akıp gitmesini pek istemiyorum. Yaşanacak bir çok güzel his, görülecek muhteşem yerler var. Ah keşke diğer gezegenleri de görebilsek...

Hala lise yıllarında merdivenden inerken onu görüşümü hatırlıyorum. Nasıl beğenmiştim onu! Sonrasında konuşmaya, görüşmeye başladık, zor zamanlar atlattık ve bugün beraberliğimizin 1. yılı!!
Ne nasıl olur o kadar süredir tanışıyorsun ne bir yılı diyenler vardır eminim ama öyle hatta bu bir yılın yarısında ben başka ülkelerdeydim.

Onunla ilgili tüm hikayeler, onunla geçirdiğim zamanlar, anılar ve ona baktığımda içimde duyduğum aşk hepsi aklımda, hala onu her gördüğümde içim kıpır kıpır oluyor. Onu evine bıraktığımda evime varmadan özlüyorum... Oysaki bir mahalle var oturduğumuz yerler arasında ama özlem böyle bir şey sanırım. Sevmek böyle bir şey galiba!


Uzun ve mutlu bir ömürde nice nice yıllara birlikte biricik sevdiceğim <3



Nice mutlu yıllar herkese!!!!

18 Aralık 2015 Cuma

Aşk

Uzun zamandır aşığım, ama öyle deliler gibi değil aklı başında aşığım! Aşk zaten öyle olduğunda güzel ve anlamlıymış. Yeri geldiğinde deli gibi, yeri geldiğinde en mantıklı şekilde seviyorsun çünkü.

Kah üzüldüm, kah sevindim...
Ömrüme ömür kattığım anlarım oldu, nice canlar verdiğim saniyeler dolmak bilmedi..
Yüreğimde hep bir merak, hep bir sevinç oldu.
Evrenin en güzel çiçeğidir o benim.
En tehlikeli çukurudur da o aslında
Sevmek öyle bir şeydir ki!
Özlemektir kısa ayrılıkta,
Unutamamaktır uzun mesafelerde!
Hiç aklından çıkmayandır o
Çünkü hislerin en uç noktalarını hissetirendir sevdiğin
Sevinci büyük, acısı büyük, sevgisi büyük, paylaşımı büyük...
Tasvir etmeye doyamadığım manzaram
Koklamaya doyamadığım çiçeğim
Dokunmaya kıyamadığım ipeğim
Dilimden düşmeyen mutluluk şarkımdır o benim...


26 Ekim 2015 Pazartesi

Memnuniyetsizlik

Evet bu aralar memnuyetsizim!

Özellikle de kendimden ki hepsinden önce ülkemden. Anlamsız şekilde son zamanlarda bu hissiyatımda çok arttı! Tabi ki bütün hepsinin sebebi üzerimde biriken gerilim, stres ve korku.

Artık korkunun gücünü hissediyorum iliklerime kadar, çünkü yıllardır oku oku devam ettiğim okuma eylemi artık son bulmakta ve ölesiye son bulmasını istiyorum artık çünkü kendimi her şeye geç kalmış hissediyorum. Aslında hiç bir şeye geç kalınamayacağını bildiğim halde ama kim biliyor ki  yarın ne olacağımızı, işte o yüzden her geçen saniyeyi doyasıya geçirmeliyim bence hiç haz etmediğim şeylerle uğraşarak değil. Ve bana gereksiz bir şekilde öğretilen dersler başta geliyor.


Tabi ki üzerimde gerilimin zirvesi var çünkü artık banktrupt şeklince bütçem var. Yani bankalar bile günahlarını vermez ve bu beni her an geriyor. Nedeni de para o kadar kolay kazanılan bir şey değil eğer onun için çabalıyorsanız. Ama tanıdık, torpil, dayı, amca bişi varsa her iş ayağınıza gelir her şey yolunda gider. Ellerinizle işe girmek istiyorsanız ise milyon tane köstek çıkar ortaya ki ben daha mezun olmadan okul harçlığı çıkarmak, ara sıra eğlenmek için para kazanmak istiyorum. Lakin iş yok var ama yok nasıl oluyor anlamıyorum en uygun koşulları adamlara sunsam da geri dönen olmuyor. Ne arıyorsun yani?

Eh böyle sadece kendi işim olmayacak ve destek olarak çalışabileceğim bir iş bile bulamıyorsam...
Akıllara gelen haziranda mezun olunca ben ne bok yiyeceğim!!! O zamanda fellik fellik iş arayacağım anlaşılan ki tek sebebi bir tanıdığımın bir yerlerde olmaması olacak gibi duruyor çünkü diğerlerinden tek farkım o olacak.

Durumda böyle olunca! Ülkeden cacık olmaz diyorum. Çünkü bir yanda cebindeki parayı futursuzca harcayan insanlar diğer yanda karın tokluğuna çalışmayı bekleyen insanlar ve beceriksiz memurlarla tam donanımlı işsiz gençler. Seçim var da ondan da bişi olmaz. Çünkü bürokrasi sadece para ve tanıdık üzerine dönüyor ülkemde...

Neyse sıkkınım işte bu aralar, bakalım bir çaresi bulunur elbet...

17 Ekim 2015 Cumartesi

Zaman

Dünya dönüyor ve zaman hızla geçip gidiyor...
Ömrümüz nasıl akıp gittiğini anlayamadığımız saniyeler arasında bitiyor ve işte biz buna tüm yaşanmışlıklarıyla birlikte hayat diyoruz.

Tabi ki her insanın yaşam tarzı farklı ve kişiden kişiye değişebiliyor. Fakat henüz yirmilerin ortasındaysanız ve işiniz yok ve hala okumaya devam ediyorsanız. İşte orada ortaya çok önemli bir sorun ortaya çıkıyor 'para'. Neyse ki tüm hayatımı dara sokan bir durumda değilim ama yine de ayakkabının içine kaçmış minik bir taş gibi işimin olmamasını hissediyorum, çünkü istediğimi istediğim zaman istediğim şekilde yapamıyorum. Ve bu genel olarak her halime yansıyor sanırım.

Eh okulun yanında da sürekli boş olmanın verdiği sıkıntı, oyun sever biri olarak oyunun zaman kaybı olduğunu düşünecek kadar da stresli bir durumda olduğundan üzerimdeki gerilim bir nebze daha artıyor. Çünkü yıllar geçmiş ve elimde hiç bir şey yokmuş gibi hissediyorum. 

Kendime listelediğim bir sürü yapılacak iş koyduktan sonra hepsinin içinde kaybolmaya başlamıştım bir ara son haftalarda o karmaşıklıktan kurtuldum bir nebze. Artık işleri bitene kadar sürdürüyor veya parçalara bölüpte yapıyorum işte bu iyi geliyor. Planlı olmak iyi bir şeymiş, her ne kadar tam istediğim gibi gerçekleştiremesemde iyi :-)

Halbuki her şey yeni başladı, dersler ve beyin yorucu diğer aktiviteler ama benim şuan sanırım uzun bir tatile ihtiyacım var... Sevgilimle insanların çok olduğu bu kaotik ortamdan uzaklaşıp kafamızı sakinleştirip doğanın seslerini duyacağımız bir yerlere gitme isteği var içimde. Onun dizlerine kafamı koyup uyumak istiyorum belkide biraz gözlerimi kapatsam iyi gelecek tüm strese...


10 Ekim 2015 Cumartesi

Facebook ve Twitter

Gündüz meydana gelen patlama olaylarından ve ölümlerden sonra son yıllarda uygulanan sansüründe fütursuzca artması nedeniyle olduğunu aklıma getiren günümüzün en büyük iki sosyal platformuna ulaşamam gerçekten sıkıcı bir durum. 
Sanırım artık gelen tepkiler nedeniyle sansür işlemini mahkeme kararı yayınlamadan ve son yasa değişiklikleriyle TİB in eline verilen site kapatma uygulaması yeni bir boyut kazanıyor, sitelere ulaşım yavaşlatılıyor veya ulaşım portları kısıtlanıyor. Böylece resmi olarak yasak gelmemesine rağmen hiç kimse istediği gibi anında sosyal medyaya ulaşamıyor ve meydana gelen olaylardan uzak bihaber kısıtlı yayın yapan haber kanallarından öğrenmemiz istenen kadarını öğrenmemiz sağlanıyor.

Sonuç Facebook ve Twitter kapatılmadı, siz ulaşamıyorsunuz....

Neyse ki Türkiye medyasından daha çok ve ayrıntılı bilgiyi hiç bir sansüre uğramadan dünya medyasından alabiliyoruz. Yani Kuzey Kore'den pek bir farkı kalmayan kendisini dünya devi görmesine rağmen kıçı kırık kendi sorunlarını kendi başına çözemeyen, sürekli abilerini dinlerken altına yapıp üzerine oturan ve üzerine pişmiş kelle gibi sırıtan, insanları yoktan yere ölen orta doğu ülkelerinden birisiyiz...

Her bir şeyden yoksun bir halk olarak, ölümümüzü beklemekten başka çaremiz yok gibi duruyor çünkü ben Facebook ve Twitter yokken, hatta internet bile yokken ne yapıyordum akşamları onu bile hatırlamıyorum. Düşünün geçmişimden yoksun bir insan haline geldim bu ülkede...

Sanırım suç hepimizin!


27 Eylül 2015 Pazar

Dönem başlangıcı!

Ohhh bea!

Sonunda evdeyim, kendi çöplüğümdeyim. Evimizin içindeki yeraltındaki odamda ki kitap yığınlarının arasındayım. Yaz ayında bol bol gelmeme rağmen hala polonya ya gittiğim Şubat ayından beri hiç görmemiş gibi özlemişim. Çünkü burası benim ideallerim, hayallerim ve gerçekleştirmeyi hedeflediğim amaçlarımla dolu.


Yazın pek bir şey yapamadım. Zaten geç geldim Polonyadan eh birde üzerine yaz okulu onunda üzerine bahçe işleri derken her şey geciktirildi. Ertelendi, yapılamadı. Bakalım yeni dönemin farklı olacağını içimde hissediyorum, ki bundan sonra ki hiç bir yılın hayatımın üçte birinde geride bıraktıklarıma benzeyeceğini düşünmüyorum.


Uzun bir aradan sonra biricik sevgilime kavuşacağım yarın. İşte yazın son zamanların da en çok özlediğim o! Sevmek gerçekten garip, sevince insanın tüm duyuları o kişiye karşı iki kat hassasiyet kazanıyor sanırım. O kişinin minik jesti insanı mutluluktan havaya uçuruyor, onu özlemek hasretlerin en acısı oluyor, gülümsemesi içini ısıtıyor, hatası ise ölüme bedel oluyor ve insanı sürekli yaşama arzusuyla dolduruyor sevmek. Onunla geçirilecek bir an bile yetiyor bazen hiç yetmeyeceğini bilsen bile...

Özledim çok!




Bu arada to o listim çok kabarık! Nereden başlayacağımı bilmiyorum ama hepsine aynı anda başlamayacağımı biliyorum artık. Her şeyi bir programa oturtmak lazım! :)

Sağlıcakla kalın millet.

7 Ağustos 2015 Cuma

Aklın uçup gitmesi!

İnsanların genel hallerinden biridir tam bir şey yapacakken, yapacağı şeyi unutuverir veya söyleyeceği kelime dilinin ucuna gelir ve yok olur. Genellikle bu durumların en büyük sebebi kafamızın milyonlarca düşünceyle aynı anda uğraşmasıdır aslında. Beynimiz o kadar çok çalışma ihtiyacı duymaktadır ki aslında hiç düşünmediğinizi düşündüğünüz bir şey beyninizin içinde zihninizde sürekli tekrar işleme tabii tutuluyor.

Beynimizdeki tüm işlemler aslında atasözümüzde denildiği gibi 'Aklında kırk tilki dolaşır ama hiç birinin kuyruğu diğerine değmez' şekilde birbirleriyle hiç alakaları olmayan şekilde ama aynı yerde sürekli işlenirler. Fakat başta belirttiğim gibi olaylarda beynin içinden bir kısa devre olur ve aslında ön planda olan şey bir anda kısa süreli hafızamızdan silinir.

Tabiki benzer durumları etkileyen hastalıklar veya başka dış faktörlerde olabiliyor. Benim için en büyük etken sevgilim, nedenini hala keşfedebilmiş durumda değilim ama onun yanındayken tüm ilgimi o çekiyor, sanki duyargalarım dış dünyaya kapalı, o anda ve evrende sadece o varmış gibi! Durumun böyle olmasından çok memnunum açıkçası tabiki çoğu zaman çünkü yine tüm odak noktam onu düşünmek olduğundan bugün kafayı biraz çalıştıramayıp hep yürüdüğümüz yola saptık ve yürüyüşe devam ettik fakat çok büyük bir sorunumuz vardı yazın tam ortasında delicesine yağan yağmur. Sonuç ne oldu dersiniz sırılsıklam olmuş bir sıçandan hallice ikimizde... Ve benim aklıma yokuşun başında taksiye binmek aklıma bile gelmedi!!! Aklım nasıl öyle bir yok oldu hala çözemedim. Bu fikrin aklıma gelmesi ise onu eve bıraktıktan bir kaç dakika sonra soğuk yağmur damlalarının kafamdan aşağıya dökülmüş kaynar sular gibi gelmesiyle beraber oldu..



Neyse olan oldu ve umarım ikimizde hasta olmayız ama çok üzüldüm açıkçası. Sanırım onu çok fazla seviyorum ve onun yanında olmak tüm evreni kalbimde hissetmek gibi muazzam güzellikte! Bu da aklımın uçup gitmesine sebep oluyor. İnşallah bu hissiyatı hiç kaybetmeden aklımı da olması gereken yerde kafamın içinde tutabilirim.

Bu arada muhteşem bir gündü! İyi ki var! <3

5 Ağustos 2015 Çarşamba

Yazmaca-Karalamaca

Merhaba millet, uzun zamandır yazmamışım. Aslında sizin yazılarınızı da siz yazdıkça okuyorum ama pek yazma havamda değilim sanırım uzun zamandır. Özellikle de Polonya'ya gittiğimden beri kitap okumam ve aklımda milyonlarca düşüncenin olması bunun en büyük yan etkisi oldu sanırım. 
Daha yeni yeni kendime geliyor ve düzenimi oturtmaya başladım. Tabi ki bir taraftan da yaz okulumun olması her şeyin tuzu biberi oldu. Haftaya finalleri var bakalım neler yapacağım. Kafa dağıtmak içinde oyun oynamak için can atıyorum ama oyun oynamakta artık zaman kaybı gibi geliyor çünkü artık para birikimi yapmak zorundayım. Her ne kadar böyle düşünsem de öğrenci olmak, çalışmıyor olmak ve her an ortaya çıkan harcamalar insanı düşündürüyor. Fakat yakın zamanda gelir elde edebileceğim ufak bir işe girip akmasa da damlatacağım umarım :) 

Bu arada gitmeden önce yapmayı planladığım site planım vardı ama kendimi web tasarımı üzerine pek geliştirebildiğimi söylemeyeceğim. Bu yüzdende kendimi geliştirene kadar blog üzerinden kendi yayın arşivimi oluşturmaya devam edeceğim. Üzerine pek durmamış olduğum http://ggbilgi.blogspot.com.tr/  sitesinden kendi meraklarımı, benim çözümünü merak ettiğim ve uzun aramalar sonunda elde ettiğim bilgileri yayınlayacağım. Hem bana birikim, hem elimin altında tuhaf bir ansiklopedi, hemde arayanlara bilgi kaynağı olsun istedim. İlerde de bütün arşivi kendi bireysel siteme taşımayı planlıyorum bakalım.

Artık daha sık yazmaya çalışacağım. 
Görüşürüz dostlar, iyi akşamlar :-)

22 Haziran 2015 Pazartesi

Dönüşe az kala!

Eh Erasmusun bitmesinin en güzel yanı ise özlediklerime kavuşmak olacak. Aileme, evime, kontese, arkadaşlarıma, İzmir'in körfez kokusuna ve en en önemlisi sevgilime kavuşmak olacak.


Hep özel kişiyle neler yapacağımı yazıp durmuşumdur bloğumda ve tam o özel kişiyi bulduğum günlerde uzak diyarlara yola çıktım. Sevdiğiniz, gönül bağladığınız, kalbinizi emanet ettiğiniz birinden böylesine uzun bir süre ayrı kalmak gerçekten zor. Neyse ki, artık özlem sona erecek! Ve sonunda hep hayalini kurduğum şeyleri gerçekleştirebileceğim onunla.

Gönlümün efendisini ilk gördüğüm anda ona kocaman sımsıkı sarılacağım büyük ihtimalle, hatta imkanı olsa göğsümden içeri sokabilirim o kadar özledim...



Doyasıya yemek yiyeceğiz, çünkü ben türk yemeklerini çok özledim. Hatta o bana yapacak bile bir kaç tanesini ^.^


Eh o kadar yedikten sonra biraz yediklerimizi eritmek, spor yapmak lazım değil mi?



Madem yaz gelmiş ve tatil var denize gitmeden olur mu?



El ele yürüyüşler yaparız birlikte,..



Güneşin batışını izleriz sahilden,



Dağlara çıkıp kamp yapacağız



Gökyüzündeki yıldızları izleyip, göktaşı yağmuruna yakalanıp dilekler dileyeceğiz onunla..



Favori filmlerim beraber izleyeceğim kurbanı bekliyordu :D



Bazen sadece sessizce yan yana oturacağız. Çünkü onun yanında olmak bile yetiyor mutluluğa!



Ve nice küçük sürprizlerle yaşlanacağız el ele, yan yana, sevgi, saygı ve güvenle!






Avrupa avrupa

Erasmus programının son haftasına artık girmiş bulunmaktayım. Tüm dersler tamamlandı, notlar alındı. Sadece gerekli bürokrasi işlemleri kaldı geriye, onları da bu hafta tamamlayacağım ve elveda Avrupa!




İçimde bir burukluk var, ülkeme dönüyorum diye değil aslında buraları bırakıyorum diye çünkü maalesef ki benim güzel ülkemde buradaki yaşam standartları yok. İnsanlar burada size insan gibi bakar ve ona göre muamele ederken, canım ülkemde herkes birbirine hayvan gibi bakıyor...

Polonya'dayım ve buranın insanlarında var olan rahatlığı hissedebiliyorsunuz, belki burada da her şey tıkırında gitmiyordur bilemiyorum tabi ki ama bunu kesinlikle hissetmiyorsunuz. Huzur var buralarda açıkçası! İzmir'de yaşıyor olmama rağmen orada bile böyle rahat olamıyorsunuz. Çünkü ben burada zifir karanlık bir sokakta bıçaklanacağım korkusu içime düşmüyor. Ama Türkiye'de gündüz gözüyle bok yoluna gidebileceğimi en minik kemiğime kadar hissediyorum.

Hayat koşuşturmasını burada görmüyorsunuz mesela, her şey o kadar dakik ve uyumlu ki görmeniz lazım. Otobüsteki tabelaya göre dakikasında otobüsünüz geliyor. Korna sesi yok sokaklarda, yaya yolunun kenarında yaya gören şoför yolunu verir ki siz yola bastığınız an trafik duruyor. Ülkemde olsa öküz herif kornaya basar, küfreder, arabasıyla seni ezer, sonra çıkıp birde döver. Ölürsün ama o elini kolunu sallayarak gezmeye devam eder ve öldüğüne kalırsın...


Kesin sende çok abartıyorsun diyebilirsiniz. Fakat bu minik şehir Lublin'de gördüklerimden sonra burada 50 ömür bile yaşarım dedim. Belki bazen sıkıntıdan patlarım çünkü Manisa kadar bir şehirden ve bir o kadarda tutucu bir şehirden bahsediyoruz kendi dinlerinde. Her gün haberlerde tecavüz taciz haberlerini okurken sevgili ülkemde ki! Elin gavur ülkesinde böyle bir şeye rastlamak meteot düşmesi kadar nadir ve onun kadar büyük bir olay duyduğum kadarıyla.

Peki hal böyle olunca siz ne yapardınız, duygusal ve milliyetçi olarak değilde bir insan olarak çocuklarınızın geleceğini düşünerek yorum yapın!




27 Mayıs 2015 Çarşamba

En Değerlim!

Uzun zamandır paylaşmak istediğim fakat nasıl başlayacağımı bilmediğim bir haberim var sizlere. İçimi kıpır kıpır eden bir urum aslında hislerimi anlatmaya kelimelerin yetmediği bir hal içindeyim, işte bu yüzden çok uzun sürdü galiba yazıya dökmek.

Aşığım! Hemde çok uzun süredir, neler çektim neler yaşadım neler neler hissettim bu aşkta. Ve artık mutluluğun en  zirve yaptığı yerdeyim. 3 gün sonra birlikte beş ayı dolduracağız onunla ve bunun çok uzun bir kısmı sadece özlemle geçti...

Erasmus programına gitmemin tek dezavantajı sevgilimden ayrı düşmem oldu. Fakat teknolojinin nimetleri bizim yardımımıza koştu. Zaten aramızda oluşan sevgi ve saygı bağı mesafelerden etkilenmeyecek kadar kuvvetli. Onu her gördüğüm de bunu fark ediyorum. Ve onun her şeye değeceğine inanıyorum.


Ah! Dalgınlığıma verin size ondan bahsetmeyi unuttum. Hep hikayeye 'Onu ilk gördüğümde!' diye başlıyorum.... Belki yeni gördüğümü ve yıldırım aşkı olduğunu düşüneceksiniz böyle dediğimde halbuki alakası yok. İlk defa lise günlerimde görmüştüm onu okulun merdivenlerinden inerken. Örgülü saçları, ışıl ışıl bakan mavi gözleri ve ömre bedel gülüşü. O gün çok hoşlanmıştım ondan hani bir bağ olur ya görünmez. O şey bağlamıştı bizi birbirimize şu an daha iyi anlıyorum. Aradan yıllar geçti üniversite yıllarında buluştuk bir iki kez o günlerden yağmurlu bir günde aşık oldum işte!! Hemde sırılsıklam ^.^


Aradan yıllar geçti yine ara ara buluştuk konuştuk, muhteşem zaman geçirdik beraber. Sonra bir gün geldi ki, yollarımız ayrıldı. Koskoca iki yıl boyunca göremedik, konuşamadık. Sıkıntılı ve üzücü günlerdi.. Ve hepsi bir anda çok geride kaldı.


Onu gördüğümde o hep filmlerde bahsedilen hissiyat vardır ya! Hani hiç tarif edemeyiz fakat hepimiz içimizde nasıl bir şey olduğunu biliriz. İşte tam öyle yüreğim atmaya başladı yeniden. Onunla vakit geçirmeyi ne kadar özlediğimi hatırladım. O gülüşünü, heyecanlı heyecanlı hikayeler anlatışını, en sevdiğim ise onun hayallerini dinlemekti hep onları yeniden duymak o kadar güzel gelmişti ki tarif edemem. Ta ilk günlerden beri onun hakkında düşündüğüm tek şey birinin hayalleri gerçekleşmeliyse bu dünyada onunkiler olmalı diye! Hala öyle düşünüyorum ve onun hayalleri o zamanlardan beri benim hayallerimle kaynaştı bir bütün  oldu. Ve hepsini gerçekleştirmek için elimden geleni yapacağım.


Şu an ona bakıyorum ve aklımdan geçen onun mutluluğunun benim mutluluğunun benim mutluluğum olduğu geliyor. Sizde öyle his etmişinizdir eminim. Birinin gözlerinin içine baktığınızda, zihninden geçenleri anlamak, dudaklarında gülümseme belirdiğinde ise dünyanın tüm dertlerinden arınmak. İşte Gülnihal'in bana hissettirdiği bu! Mutluluk, güven ve sevgi her anımızda, ah birde görseniz bir de muzip bir çocuk ruhu var hiç enerjisi tükenmeyen. Keşke sadece onun için sevseydim onu! Daha ne özellikleri var yazmakla bitiremeyeceğim sanırım...



Şu an tek sıkıntım var, onu kollarımın arasına alıp sarılamamak, o özgür saçlarının mis kokusunu ciğerlerime çekememek, narin ellerinden tutup çimlerin üzerinde koşup, ağarçların gölgesinden yürüyememek aslında yani ona olan derin özlemim. Gün geçtikçe büyüyen ve gün geçtikçe ona kavuşma ümidini ateşleyen zaman en büyük düşmanım ve en büyük dostum oluyor bu günlerde. 

Ve burada gezdiğim her yeri bir gün onunla beraber tekrar gezmeyi planladım bile şimdiden her adımına kadar aşkla, sevgiyle, özlemle! <3





17 Mayıs 2015 Pazar

Yazmayı Unutmak

Yazmayı unutmuşum!

Hayır, öyle yazacaktım da! Unutmuşum değil! Gerçekten yazmayı unutmuşum...
Yazma kabiliyetimi kaybetmişim sanki, bir şey alıp götürmüş içindeki yazabilme yeteneğini..



Uzun zamandır yazmak istiyordum bloğa aslında, fakat ne yazacağımı hiç bulamadım. Dünyada her saniye milyonlarca olay oluyor. Teknoloji ışık hızında gelişiyor. Hayatım zaman nehrinin içinde artık hızlı bir şekilde akıp gitmeye başladı ve hiç bir şeye yetişemiyor muşum gibi hissediyorum ki bir o kadar da çok boşum aslında...

Bir çok değişiklik var bahsedecek aslında ama hiç bir şey zihnime düşmüyor. Parmaklarım klavyenin tuşlarına basamıyor. Sürekli bir düşünme hali içindeyim fakat ne düşündüğümden de bir haberim. Sadece boş boş durarak zaman katlettiğim oluyor.


Şuan Erasmus'la yurt dışındayım aslında yepyeni keşifler, öğrenilecek şeylerle dolu Avrupa ama gel gör ki küçük ve kendi içine en kapalı şehrindeyim Polonya'nın. Gerçi arkadaşlar çıkıp clublarda sabahlara kadar eğleniyorlar ama benim kafa clubları kaldırmıyor, o absürt müzikler resmen baş ağrısı yapıyorlar. Her zaman Friends yada HIMYM daki gibi pub cafelerde takılmayı sevmişimdir. Çünkü arkadaşlarla muhabbet etmenin eğlencesi başka hiç bir şeyde yoktur.

Gel gör ki buraya gelenlerin %90 amacı tamamen başka ve bu durum yabancılara Türkleri öyle güzel tanıtıyor ki! Türk görünce arkasını dönüp maraton koşası geliyor insanın...
Buradaki yabancılardan da tek tük arkadaş edindim de onlarla da sohbet bir yere kadar gidiyor sonra takılıyor zaten Lehlerin İngilizce biraz kısıtlı. Buna birde benim konuşkanlığım eklenince sormayın gerisini!

Her şeye rağmen gezmek, dolaşmak, yeni insanlarla tanışıp sohbet etmek paha biçilemez. Yep yeni yerler görmenin zevki ise bambaşka. Yalnız başınıza seyahate çıktığınızda gerçekten dünyanın ne kadar büyük ve yaşanılası bir yer olduğunu anlıyorsunuz.

Şu an da ise aklımda bir çok şey var ama önceliğim bütün bu gezdiğim yerleri çok önemli insanla yeniden gezmek. Maceralarımı onunla doyasıya paylaşmak.


İşte biz beraberken! <3




19 Ocak 2015 Pazartesi

2 Yaşında

Ve blogum artık 2 yaşını geçmiş bulunmakta.
Aslında dün bu yazıyı yazacaktım ama daha üzerimi değiştirirken uyuya kalarak kendi çapımda da bir ilki yaşadım.

Yoğun geçen final haftası, iş ve  sosyal aktiviteler beni bitirdi dün sanırım. Fakat çok güzel dinlendim ve savaş alanına dönmüş oda mı da toparladım.(Her ne kadar istediğim gibi hiç toparlayamasamda)


Ah birde öyle güzel yazsam :D

Blog ta bu yoğunluktan nasibini aldı tabi kide! Sınavlar başladığından beri hiç yazı yazamaman bir yana sizlerin yazılarını okuma fırsatı bulamadım. Biraz sonra 2015 sonrası yazılmış yazıları bir okuyacağım :-)

20000 in üzerinde görüntüleme 2. yıl hedefimdi ve bunu başarmak beni için güzel hediye oldu diyebilirim. Yazılarımı okuyan herkese özellikle teşekkür ederim. Önümüzdeki yıl içinde 30000 gibi bir hedefim var ve  fazlasında gözüm yok daha samimi ve küçük bir ortamda kalması daha güzel bence.

Herkese teşekkürler nice mutlu yıllara hep beraber :-)

4 Ocak 2015 Pazar

Finaller

Bir çok üniversite öğrencisinin en korkulu günler başladı veya başlayacak. Benim ki ise yarından itibaren iki hafta boyunca sürecek ve biraz kanlı geçeceğe benziyor. Sağolsun vizelerimizi bir haftaya sıkıştıran, sabahın köründe sınav koyan hocalarımız bu sefer güzel bir sınav programı hazırlamış fakat vizelerin düşük olması finalleri daha bir önemli yaptı.


Tahminlerime göre iki bütünlemem olur ve bir dersi de seneye bırakma ihtimalim var. Bakalım neler olacak...

Tabi ki yukarıda yazdıklarımı okuyan harıl harıl ders çalışıyor zanneder. Yok öyle bişi ders çalışmaktan kaçmak için her şeyi yapıyorum diyebilirim. Evi komple temizledim mesela şimdi de yemek hazırlayacağım çünkü misafirimiz gelecek :-)

Şu hayatta tek toparlayamadığım yer kendi odam maalesef ki! O kadar çok ıncık cıncık eşya var ki toplasam bile dağınık görünüyor ama bende hiç bir şeyin öyle saklı kalmasını sevmiyorum, çünkü o pıtırcıkların hepsini beğendiğim için almışımdır. Ah birde yığınlarla kitap olması büyük sorun... Ama dünyanın en güzel sorunu diyebilirim.

Neyse çok konuştum şimdi her şeyden biraz yapmaya gidiyorum. Kendinize iyi davranın :-)