23 Eylül 2013 Pazartesi

Kanalizasyon

Yarın okulların başlayacağının sıkıntısı ve uzun bir tatilden sonra sıkı bir çalışma saatine girmenin verdiği zihinsel bıkkınlık yüzünden kendimi evden dışarıya attım. Attım ama benim kış sonunda bıraktığım İzmir ile yazın sonunda gördüğüm İzmir aynı şehir değil...

Parçalı bulutlu hava ortalığı bir karartıyor bir aydınlatıyor, hafifçe esen meltem güneşin son kalan yakıcı sıcaklığını üzerinden alıp götürüyor insanın, lakin sahil şeridine geldiğin an bir koku burnunun yerinden kopmasını hatta yere düşemeden toz haline gelmesini sağlıyor. Kesif bir gaz kokusu bütün sahil yolunu kaplamış bir halde. Küçüklüğümden İzmir hatıram canlandı direk o kokuyu anladığımda ve aklımdan "İzmir'e mi geldik?" sorusu canlandı. Ben daha bacaksız bir velet iken İzmir dışında oturuyorduk ve özellikle tatillerde bayramlarda geleceğimiz zaman gece otobüse biner sabahın ilk ışıklarında şehre giriş yapardık Bornova üzerinden, ben uyanırdım yukarıdaki soruyu sorardım -İzmir'e mi geldik? Annemde; Evet oğlum yat sen daha var deyim uyutmaya çalışırdı. Ama uyku tutar mı o leş kokuda, sanki bütün şehir leşten, dışkıdan yapılma!

Rahmetli Ahmet Piriştina sağolsun şehri o kokudan kurtardı lakin aynı şekilde devam ettirmeye ömrü yetmedi ve yerine gelen Aziz Bey tamamen İzmirin en önemli varlığı denizi umursamayarak kaderine bıraktı. Körfez yeniden o eski kesif kokuyu şehrin içine yaymaya başladı.



Sahilde yürümek Alsancak'a gelene kadar tam bir işkenceydi, kanalizasyonda yürümek gibi... Yol boyunca gördüklerim ise farklı bir işkenceydi, o meşhur kültür şehri gitmiş onun yerine kültürler arası meydan muhaberesinin kalıntıları kalmış gibi, Karataş'tan Konak'a kadar alışık olduğumuz balıkçı amcalar, Konak'ta pikniğe gelinmiş gibi çimlerin üzerine alabildiğine yayılmış Türkiye'nin her yerinden insan ve ÇÖPLERİ! İnsan başına bir torba çöp düşüyordur heralde ayrıca buna yerlerdeki çiğdem, çekirdek kabukları dahil değil!
Biraz ilerde donlarla 1cm derinliği görünmeyen suya giren çocuklar, Cumhuriyet Meydanını geçtikten sonra sosyetenin renkli simaları(daha doğrusu hepsi rengarenk ama sosyeteyle alakası yok). Nezih balık restoranları ve Alsancak tam bir New York ama atomik boyutta. En azından filmlerden gördüğüm kadarıyla benzetmem o. Her yerden her çeşit insan var ve tuhaf kaotik bir uyum var. Buralar daha temiz gibi görünse de çöpler yine yerlerde kenarlarda.

Alsancak daha çok hoş ve güzel parfümeri gibi koksa da arada esen rüzgar ben buradayım diyerekten kötü kokuyu ciğerlerimize ulaştırmaya devam etti...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder