Cuma akşamına bütün yaşam enerjim tükendi...
Hayatımda zihinsel olarak hiç bu kadar yorulmamıştım, teşekkürler ufak afacanlar!
Pazar gününe gelmiş olmamıza rağmen hala bitkin haldeyim, işe biraz stres, biraz da havanın kapalılığı eklenince aman dokunmayın tosunuma moduna girdim.
Eh tabi ruh hali yerin kilometrelerce altında sıkışmış bir kuşun özgürlüğü gibi karanlık içinde olunca insan kafası hemen bir kurtarıcı aramaya başlıyor. Tanrı'nın da hep böyle koşullarda çıktığını düşünüyorum, çünkü sadece içimiz daralınca veya bir sıkıntı başımıza gelince ona koşulur. Çok zengin bir insanın şükredip 'bana bu kadar yeter birazda olmayanlara el uzat' dediğini hiç duymadım.
Asıl konuya dönersek bu istemsiz karanlığa düşmüş, enerji yoksunu ve solmakta olan ruh yanında birilerinin olmasını istiyor. Ailemiz her zaman yanımızda olsa bile tedavi yarım kalıyor, dostların varlığı çoğu zaman çevreyi aydınlatmaya yetmeyip sadece geçici bir unutkanlık sağlıyor. Bu sebeple yalnız olan bizler bir eş, bir ruh ikizi, bir sevgili bulma arayışında oluyoruz. Bazı zamanlarda da pişman oluyoruz çünkü doğamız böyle, ne karşı cinsle geçine biliyoruz ne de karşı cinssiz yapabiliyoruz. Sürekli bir kavganın içindeyiz. Evrenin doğasında var sanırım Ying ve Yang hikayesi...

Bugün aradığım daha çok arzuladığım ama bulamadığım his ise tamamen güvendiğim, kalbimde sevgisini hissettiğim birinin omzuna başımı yaslamak ve gözlerimi kapatmak, sessizliği dinlemekti. Fakat mümkün değil, çünkü son zamanlarda ruhumun içine baktığımda tanıdığım, tanımadığım kimseye tam bir güven duymuyorum. Yaşananlar... Bu güvensizliğin hissiyatı ise araya hendekler kazılmasına duvarlar örülmesine sebep oluyor. Karşısı bunu hissederse o da aynı tedbirleri alıyor ve yan yana durmakta olan kalelerden bir farkı olmuyor iki insanın.

Ve bu güven çok hassas, önemli bir şey. Onun için çok uğraşlar, çok savaşlar verilmesi gerekiyor artık duvarların yıkılması, hendeklerin kapatılması zor iş. Lakin herkes kendi duvarlarının arkasında yalnızlığına ağlamaya ve o duvarı yıkacak fatihi beklemeye o kadar fazla odaklanmış ki kimse bir başkasının fatihi olmak için her hangi çaba göstermiyor. Çünkü hiç kimsenin içinde o büyük sevgi ışığının parlaklığı kalmamış. Sevginin kutsallığını unutmuş ve onu yıpratmak için elimizden geleni ardımıza koymuyor. Her fırsatta sevgiyi kendi sırtımızdaki hançeri bir başkasının sırtına saplamakta kullanıyoruz. Aynı olayların tekrar yaşanmaması içinde kurmuş olduğumuz o büyük kalenin içindeki en derin ve zifir karanlık zindanların en ücra noktasına yerleşerek kendimizi soyutladığımız dünyadan korunduğumuzu sanıyoruz.
Ben de bu yanılgı içinde hala sevginin gücünü bana gösterecek olan ilahi varlığı zindanın kapıları kilitlemiş bir şekilde hiç bir çaba göstermeksizin bekliyorum ki hiç gelmeyeceğini yüreğimde hissederek.
Biliyorum ki, bir şey yapmadan olduğum yerde durarak geleceğimi değiştiremem, mutluluğu yakalayamam. Yine de yüreğimin arzusu pasifizm, yani 'otur oturduğun yerde.'
Bakalım halim ne olacak?